Arama:

Güvenli Teknoloji Kullanımı

Güvenli Teknoloji Kullanımı

 

Teknoloji, artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır ve teknolojinin önemi ilerleyen zamanlarda katlanarak artacaktır. Teknolojik araçların çeşitlenmesi ve kullanım alanlarının genişlemesi sonucunda, daha büyük kitlelere ulaşma imkanı kazanıldı. Özellikle, çocuk ve ergen bireyler için vazgeçilmez konumda olan teknolojik aletlerin kullanımı, gerçekten söylenildiği kadar riskli midir?

 

Teknoloji, tek başına zararlı bir araç olarak değerlendirilemez. Teknolojinin ne için ve ne kadar süre kullanıldığı önemli olduğu gibi; yaş gruplarına uygun olarak belirlenen saat aralıklarında kullanıldığını takip etmek de dikkat edilmesi gereken noktalardır. Artık bireyler iş hayatını, bilgisayar, telefon gibi teknolojik aletler vasıtasıyla, işyeri ortamına girmeden de yürütebilmektedirler. Anlaşılıyor ki gelecekte, teknoloji hayatımızın içerisinde daha çok yer alacaktır.

 

Akademik çalışmalar göstermiştir ki yeni doğan bir çocuğun, üç yaşına kadar ekran ile karşılaşmaması gerekmektedir. Çocuğa, üç yaşından sonra, yavaş yavaş görüntülü konuşmalar yaptırılması  ya da ilgi duyduğu konular ile ilgili videolar izletilmesi önerilmektedir. Yaşı büyüdükçe bu süreler az da olsa artmaktadır.

Teknoloji kullanımında da diğer zararlı ögelerde söylediğimiz gibi, kararında bir kullanımı öneririz. ‘’Azı karar, çoğu zarar’’ deyimi, teknoloji kullanımında çıkış noktamız olmalıdır. Eğer teknolojik aletler; profesyonel bir iş yaşantısı için kullanılmıyorsa, yaş gruplarına uygun sınırlamalar getirmek, çocuklarımızı korumak için gerekli hale gelmiştir.

Burada değinmek istediğim, sadece teknolojik aletler ile geçirilen sürenin miktarı değil, çocuğun nasıl bir içerikle de karşı karşıya kaldığıdır. Eğer ki çocuk,  bilmeye, araştırmaya, öğrenmeye yönelik çalışmalar yapıyorsa- ki pandemi döneminde bunu hep birlikte tecrübe ettik- sınır koymak çatışma yaratabilir. Yani araştırma yapan bir çocuğa ‘’Süren doldu haydi kalk artık bilgisayarın başından.’’ demek yanlıştır. Süre kısıtlaması, eğlence ve sadece vakit geçirmek için kullanılan mecralar için kullanılmalıdır. Bilgisayar oyunları, sosyal medya kullanımı (içerik üretimine yönelik değilse), sohbet programları gibi alanlarda fazlaca vakit geçirmek, hayatın bazı gerçeklerinden uzak kalmaya sebep olacaktır.

 

Ebeveyn burada, çocuğun internet kullanımını kontrol eden, yasaklar ve sınırlamalar getiren otorite konumunda olmamalıdır. Özellikle, ergenlik döneminin özelliklerinden biri, bireyselleşmektir. Kararlarını kendi almak, hayatının yönünü kendi çizmek isteyen ergen bir bireye, katı ve tepeden inme kurallar koyulursa gerilim kaçınılmazdır. Teknolojik araçların, kullanım amaçları ve süreleri, ailece yapılacak bir toplantıda belirlenmeli ve bu toplantıda herkes kendi fikrini özgürce ifade etmelidir. Unutulmamalıdır ki, katılımlı bir şekilde alınan kararlarda, kurallara uyma davranışı, daha çok gerçekleşmektedir.

 

Çocuklarımızı, teknolojinin olası zararlarından korumanın en önemli yolu, sağlıklı bir iletişim ortamından geçmektedir. Yaşadıklarını çekinmeden ailesi ile paylaşabilen bir çocuk, hem kendini iyi hissedecek hem de yaşayabileceği problemler derinleşmeden, ailesi ile birlikte çözüm bulabilecektir. İletişim haricinde ise aile filtreleri ve güvenlik yazılımları kullanılması, internet ortamında sohbet etmenin risklerinin bilinmesi, gerçek dünya ile sanal dünya arasındaki farkların anlaşılması, çocukların daha güvenli koşullarda teknolojinin imkanlarından faydalanmasını sağlayacaktır.

logo_siyah
Koray Tanel - Uzman Klinik Psikolog

Siz de sorunların üstesinden gelmekte zorlanıyor ve kendinizi güçsüz, çaresiz, umutsuz mu hissediyorsunuz? O halde destek almak için doğru yerdesiniz. İster yüz yüze isterseniz online platformda görüşme için randevu oluşturabilirsiniz.

Detaylı bilgi için arayın

+90 533 411 8379

Diğer Blog Yazılarım...

Sosyal Fobi

Sosyal Fobi         NEDİR?   Sosyal fobi, bireyin günlük yaşantısı çerçevesinde başkaları tarafından eleştirileceğini, yargılanacağını düşündüğü ortamlarda ortaya çıkan yoğun, belirgin ve

Yazının devamı »
Çift ve Aile Terapisi

Çift ve Aile Terapisi

Çift ve Aile Terapisi   Çift ve Aile Terapisi; bireylerin hayatlarında çeşitli alanlarda daha kaliteli bir yaşamı, gelişimi ve değişimi sağlamak için ilişkinin temele alındığı

Yazının devamı »

Değiştirmek İstediğin Ne Varsa İlk Adım İçin Harekete Geç!

İstediğiniz her an, dünyanın her yerinden anında online terapi randevusu alabilirsiniz !

Depresyon

Depresyon

 

Majör Depresyon, düşündüklerinizi, duygularınızı ve davranışlarınızı etkileyen bir duygudurum bozukluğudur.

 

Depresyonun başlıca belirtileri derin üzüntü ve/veya zevk alamamadır. Diğer belirtileri ise konuşmada, hareket etmede ve fizyolojik işlevlerde yavaşlama, konsantrasyon ve karar almada güçlük ve durgunlaşmadır.

 

Kişi depresyonda iken kendini değersiz, çaresiz, güçsüz, küçük, isteksiz ve karamsar görür. Hayatında yolunda gitmeyen her şeyden kendini sorumlu tutar ve bu yüzden yavaşlama ve durgunlaşma sürecine girer.

 

Özellikle uyku düzenini kötü etkileyen depresyonda kişiler kendilerini yorgun hisseder, zor uykuya dalar ve sık sık uyanır.

 

Depresyonun en yıkıcı ve dikkat edilmesi gereken belirtisi de intihardır. Kişi hayatını devam ettirebilmek için başka yolu kalmadığına inandığında intihar planları yapmaya başlayabilir. Böyle bir durumda vakit kaybetmeksizin uzman yardımı alınması gerekmektedir.

Neden Ben?

 

Depresyonun sebeplerine bakıldığında kalıtımsal etkenler ve beyin salgılarındaki( serotonin, noradrenalin, dopamin) düzensizlik biyolojik sebeplerini oluşturur. 

 

Kişilik etkenlerinin (bağımlı kişilik, çekingen kişilik, obsesif kişilik) ve çevresel olayların(kayıp gibi) depresyona sebep olduğu bilinmektedir.

 

Kişilik özelliklerinin depresyonda etkisi olduğunu bilsek de bu depresyonda olanların zayıf kişiler olduğunu söyleyemeyiz. Aksine güçlü, sorumluluk sahibi, mükemmeliyetçi, başarılı kişiler de depresyona girebilirler. Bu da ruh sağlığı alanındaki bir bozukluğun tek bir nedene bağlı olarak açıklanamayacağı anlamına gelir.

 

Depresyonu yaşayan herkes aynı belirtilerden şikayetçi olmaz yani hastalığı kişiye göre farklılıklar göstermektedir.

logo_siyah
Koray Tanel - Uzman Klinik Psikolog

Siz de sorunların üstesinden gelmekte zorlanıyor ve kendinizi güçsüz, çaresiz, umutsuz mu hissediyorsunuz? O halde destek almak için doğru yerdesiniz. İster yüz yüze isterseniz online platformda görüşme için randevu oluşturabilirsiniz.

Detaylı bilgi için arayın

+90 533 411 8379

Tedavisi Var Mıdır?

 

Depresyon belirtileri en az 2 hafta boyunca devam ediyorsa ve yoğunluğu fazla ise mutlaka psikolojik destek alınması gerekmektedir.

 

Depresyonun tedavisi vardır ve gün geçtikçe tedavide başarı oranları artmaktadır. Tedavide bilişsel davranışçı terapi ile iyi sonuçlar alınmaktadır. Hem psikoterapi hem ilaç kombinasyonu kullanılarak depresyon tedavi edilebilir ve görülen olumsuzluklar ortadan kalkabilir. Bilişsel davranışçı terapi işte burada devreye girmektedir.

 

Depresyon, tekrarlama olasılığı çok fazla olan bir bozukluktur. Majör depresyon yaşamış kişilerin 2/3 ‘ü tekrar bir depresyon epizodu geçirmektedirler. Ancak bilişsel davranışçı terapi ile kişi kendi kendine yardım tekniklerini öğrenerek depresyon ile başa çıkmada başarılı sonuçlar alabilir ve olası tekrarı önleyebilir ya da etkilerini hafifletebilir.

 

Depresyonun tedavi edilmesinde psikoterapi ve ilaç kullanımı dışında aile ve arkadaş desteği de çok önemlidir. Destekleyici bir aile ya da arkadaş çevresinin varlığı kişi için adeta tutunulacak bir dal gibidir.

Neler Yapılabilir?

 

Depresyonda olduğunuzu hissettiğinizde yapılacak pek çok şey vardır. Bunlardan ilki uzman yardımı almanızdır. Uzman yardımı yanında kendi kendinize yapabilecekleriniz de vardır.

 

• Fiziksel aktivitelerinizi artırarak beynin ödül bölgesini çalıştırmış olursunuz ve bu kendinizi iyi hissetmeniz için önemli bir yol’dur.

• Depresyonda olan biri genellikle kendisi ile ilgili olumsuz cümleler kurar ve kendini yıpratır. Ancak yapamayacağım, başarılı olamayacağım, üstesinden gelemeyeceğim vb. mesajlar kendinizin yazdığı olumsuz senaryolardır ve size hiçbir faydası yoktur. Bunları olumlu cümleler ile değiştirdiğinizde (yapacağım, başarılı olacağım, üstesinden geleceğim) beyninize farklı bir mesaj gidecektir.

• Anı yaşamak yani geçmişe veya geleceğe odaklanmamak depresyona iyi gelir.
• Hayatınızın önceki dönemlerinde deneyip zevk aldığınız aktiviteleri tekrar deneyin, birlikte olmaktan hoşlandığınız insanlar ile vakit geçirin. Düşünceler ve davranışlar birbirini karşılıklı olarak etkiler. Zevk aldığınız şeyleri yapmaya başlarsanız kendiniz ile ilgili olumsuz düşünceleriniz de değişecektir.
• Meditasyon, yoga, pilates ve nefes egzersizlerinin depresyona iyi geldiği bilinmektedir.
• Beslenme düzeni üzerinde yıkıcı etkisi olan depresyona karşı düzenli ve sağlıklı beslenmeye devam etmek gerekir. Eğer alkol tüketimi arttıysa bu alışkanlıktan uzak durmak size iyi gelecektir. Aynı şekilde sigara tüketilmesinin depresyonun tedavisi ile bir ilişkisi yoktur. Sigara içmenin dertleri azalttığı, insanı rahatlattığı gibi yorumların hiçbir geçerliliği yoktur.

Kısacası depresyon basit bir üzüntüden, can sıkıntısından veya keyifsizlikten çok daha fazlasıdır. Günlük iniş çıkışları her insanda görülebilir ancak depresyon bu belirtilerin çok daha yoğun ve uzun süreli yaşanmasıdır. Kişi bunları yaşarken günlük hayatın gereklerini yerine getiremeyebilir ve işlev kaybı yaşayabilir.

 

Kendinizde ya da çevrenizde bu belirtileri gözlemlediğinizde yapabileceklerinizi hatırlayın.Eğer zorlanıyorsanız da hastalık ağırlaşmadan gerekli desteği alınız.

 

Sağlıkla Kalın

Diğer Blog Yazılarım...

Sosyal Fobi

Sosyal Fobi         NEDİR?   Sosyal fobi, bireyin günlük yaşantısı çerçevesinde başkaları tarafından eleştirileceğini, yargılanacağını düşündüğü ortamlarda ortaya çıkan yoğun, belirgin ve

Yazının devamı »
Çift ve Aile Terapisi

Çift ve Aile Terapisi

Çift ve Aile Terapisi   Çift ve Aile Terapisi; bireylerin hayatlarında çeşitli alanlarda daha kaliteli bir yaşamı, gelişimi ve değişimi sağlamak için ilişkinin temele alındığı

Yazının devamı »

Değiştirmek İstediğin Ne Varsa İlk Adım İçin Harekete Geç!

İstediğiniz her an, dünyanın her yerinden anında online terapi randevusu alabilirsiniz !

Panik Bozukluk

Panik Bozukluk

 

Panik; ani başlayan ve dönem dönem gelen, bunaltıcı bir korku hissinin eşlik ettiği, yoğun anksiyete (korku, kaygı, telaş, heyecan) ataklarıdır. Halk arasında ‘’Panik Atak’’ olarak bilinen hastalığın gerçek ismi ‘’Panik Bozukluk’’tur. Panik atak, panik bozuklukta görülen her bir atağa verilen isimdir. Örnek vermek gerekirse, tespihin tamamı panik bozukluksa, her bir tespih tanesi panik ataktır. DSM-5’e göre de panik atak tanısı konabilmesi için belirlenen 13 belirtiden en az dördünün bulunması gerekmektedir.

 

Bunlar;

1- Çarpıntı, kalbin küt küt atması ya da kalp hızının artması

2- Terleme

3- Titreme ya da sarsılma

4- Soluğun daraldığı ya da boğuluyor gibi olma duyumu

5- Soluğun tıkandığı duyumu

6- Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma

7- Bulantı ya da karın ağrısı

8- Baş dönmesi, ayakta duramama, sersemlik ya da bayılacak gibi olma duyumu.

9- Titreme, üşüme, ürperme ya da ateş basması duyumu.

10- Uyuşmalar (duyumsuzluk ya da karıncalanma duyumları).

11-Gerçekdışılık (‘’derealizasyon’’, gerçekdışı olma duyumu) ya da kendine yabancılaşma (‘’depersonalizasyon’’, kendinden kopma duyumu).

12- Denetimini yitirme ya da ‘’çıldırma’’ korkusu.

13- Ölüm korkusu.

 

 

 

PANİK BOZUKLUK NEDEN OLUR?

 

1- Bedensel Yatkınlık (Kalıtım)

Panik atak ile ilgili yapılan araştırmalar, paniğin biyolojik kökenlerini ortaya koymuştur. Beynin yapısında ve işlevlerinde saptanan bir dizi anormallik, panik atak oluşumuna yol açmış görünmektedir. Ayrıca birinci dereceden akrabalarında panik bozukluğu olanların, olmayanlara göre 4-8 kat daha fazla risk altında olduğu belirlenmiştir.

 

 2- Kişilik Özellikleri (Bağımlı, çekingen kişilik özellikleri)

Panik atakların oluşumunun temeli, bebeğin anne ile olan ilişkisine kadar dayanmaktadır. Anneye güvenli bağlanmayan bebekler, anne ortamından ayrılınca, ayrılık endişesi yaşarlar. Bu endişe ile ilerleyen zamanlarda, okula başlarken de benzer şekilde karşılaşılmaktadır. Bebek burada, bakım veren kişiye bağımlı hale gelmiştir ve ayrılıktan kaygı duymaktadır. Panik atakların sık rastlanılan bir başka kişilik özelliği de, projeksiyonu kendine çevirmiş, naif, kibar, hayır demekte zorlanan kişilerde görülmesidir. Ancak bu özellikteki kişilerin, mutlaka panik atak yaşayacaklarını söylemek doğru değildir, bu sadece bir olasılıktır.

 

3- Çevre ve Yaşam Olayları

Panik bozukluğun oluşumuna, ailenin geçirdiği yaşantılar da neden olabilmektedir. Aile travmatik birtakım olaylar yaşamışsa, maddi anlamda zor zamanlar geçirmişse, aile üyelerinden biri ya da birkaçı psikolojik rahatsızlıklar ile karşı karşıya kalmışsa, aile bireylerinde madde kullanımı varsa ve ebeveyn aşırı ilgisiz ya da boğucu bir ilgi göstermiş ise bu kişilerde de panik atakların oluşması riski fazladır.

Panik bozukluk tanısı koymak ve tedaviye başlayabilmek için, bazı ön koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir. Panik ataklardan şikayetçi olan hastanın, kardiyoloji ve endokrinoloji uzmanları tarafından tetkiklerinin yapılmış olması ve bedensel bir rahatsızlığının olmadığına dair kesin kanaat getirilmesi önemlidir. Panik atak yaşayan birey, rahatsızlığının psikolojik olabileceğini, önceleri aklından geçirmez ve sürekli hastanelere ve özellikle hastanelerin acil servislerine başvurur. Burada kardiyolog ve endokrinolog aşamalarından geçip, bedensel bir rahatsızlığı olmadığı vurgulansa bile kişi, rahatsızlığının psikolojik olduğunu reddetme eğiliminde olabilmektedir.

logo_siyah
Koray Tanel - Uzman Klinik Psikolog

Siz de sorunların üstesinden gelmekte zorlanıyor ve kendinizi güçsüz, çaresiz, umutsuz mu hissediyorsunuz? O halde destek almak için doğru yerdesiniz. İster yüz yüze isterseniz online platformda görüşme için randevu oluşturabilirsiniz.

Detaylı bilgi için arayın

+90 533 411 8379

Panik Atak Nasıl Başlar?

 

Panik atak; ortada bir neden yokken ya da yaşanılan stresli bir olayın ardından, hızlı kalp atışı, kontrolünü kaybediyor duygusu yaşama, çıldıracakmış gibi hissetme, kendine ve çevreye yabancılaşma gibi belirtilerle başlar. O anda, yaşanan normal bir durumun, felaketleştirici bir şekilde yorumlanması sonucu, kişi öleceğini ya da çıldıracağını düşünür ve hemen en yakın hastanenin acil servisine başvurmak zorunda hisseder. Hastanede fiziksel olarak herhangi bir olumsuz bulguya rastlanmadığı anlaşılırsa, kişi psikolojik yardım için yönlendirilir.

 

Panik Atak Tekrar Eder Mi?

 

Eğer atak yaşayan kişi, psikolojik yardım için direnç gösterir ve uzman yardımı almakta gecikirse, panik atağın tekrar etme olasılığı vardır. Aradan geçen sürenin fazla olması, atak riskini de artıracaktır. Zira atak yaşayan kişinin dikkati,  artık bedensel duyumlarına odaklanmıştır ve bedenini büyük bir titizlik ile incelemektedir. ‘’Acaba yine olur mu?’’ sorusu bireyin aklını kurcalamakta, bu da beklenti kaygısı oluşturmaktadır. Bu aşamada kişi, günlük hayatında yapabildiği bazı faaliyetlerden mahrum kalmakta, risk almamayı seçmekte ve hayatını adeta bir açık hava hapishanesine çevirebilmektedir.

Panik Atak Nasıl Başlar?

 

Panik atak; ortada bir neden yokken ya da yaşanılan stresli bir olayın ardından, hızlı kalp atışı, kontrolünü kaybediyor duygusu yaşama, çıldıracakmış gibi hissetme, kendine ve çevreye yabancılaşma gibi belirtilerle başlar. O anda, yaşanan normal bir durumun, felaketleştirici bir şekilde yorumlanması sonucu, kişi öleceğini ya da çıldıracağını düşünür ve hemen en yakın hastanenin acil servisine başvurmak zorunda hisseder. Hastanede fiziksel olarak herhangi bir olumsuz bulguya rastlanmadığı anlaşılırsa, kişi psikolojik yardım için yönlendirilir.

 

Panik Atak Tekrar Eder Mi?

 

Eğer atak yaşayan kişi, psikolojik yardım için direnç gösterir ve uzman yardımı almakta gecikirse, panik atağın tekrar etme olasılığı vardır. Aradan geçen sürenin fazla olması, atak riskini de artıracaktır. Zira atak yaşayan kişinin dikkati,  artık bedensel duyumlarına odaklanmıştır ve bedenini büyük bir titizlik ile incelemektedir. ‘’Acaba yine olur mu?’’ sorusu bireyin aklını kurcalamakta, bu da beklenti kaygısı oluşturmaktadır. Bu aşamada kişi, günlük hayatında yapabildiği bazı faaliyetlerden mahrum kalmakta, risk almamayı seçmekte ve hayatını adeta bir açık hava hapishanesine çevirebilmektedir.

Diğer Blog Yazılarım...

Sosyal Fobi

Sosyal Fobi         NEDİR?   Sosyal fobi, bireyin günlük yaşantısı çerçevesinde başkaları tarafından eleştirileceğini, yargılanacağını düşündüğü ortamlarda ortaya çıkan yoğun, belirgin ve

Yazının devamı »
Çift ve Aile Terapisi

Çift ve Aile Terapisi

Çift ve Aile Terapisi   Çift ve Aile Terapisi; bireylerin hayatlarında çeşitli alanlarda daha kaliteli bir yaşamı, gelişimi ve değişimi sağlamak için ilişkinin temele alındığı

Yazının devamı »

Değiştirmek İstediğin Ne Varsa İlk Adım İçin Harekete Geç!

İstediğiniz her an, dünyanın her yerinden anında online terapi randevusu alabilirsiniz !

Ergenler ile Kariyer Danışmanlığı Nasıl Yapılmalıdır?

Ergenler ile Kariyer Danışmanlığı Nasıl Yapılmalıdır?

 

Ergenlik dönemi bireyin kimlik kazanımının gerçekleştiği ve düşünsel faaliyetlerin arttığı yetişkinliğe geçiş süreci olarak kabul edilir. Gençler bu dönemde hem kendi içlerinde hem de aile ve sosyal çevrelerinde bazı çatışmalar yaşayabilirler. Bu çatışmaların bazıları olumsuz sonuçlanırken bir kısmı da olumsuz sonuçlanabilir ki bu aşamada geri dönülmesi zor yollara girilebilir. Bu çatışmalardan bir tanesi de Kariyer Planlaması’dır.

 

Ergenler için oldukça zor ve zahmetli olan bu süreç aileler için de zorlu olabilmektedir. Kariyer Danışmanlığı, özüne bakıldığında kişinin kendini tanıması ve kendisi için uygun olan mesleğe bağlanabilmesi sürecidir. Bu süreç genel itibarı ile 4 aşamadan oluşmaktadır ve kişinin yeteneklerinin belirlenmesi, ilgilerinin belirlenmesi, kişilik özelliklerinin farkına varılması ve mesleki değerlerinin berraklaşması aşamalarını kapsamaktadır.

 

Yeteneklerin belirlenmesi aşaması Kariyer Planlama süreci için çok değerlidir. Çünkü yetenek, bireyin bir işi yapabilme potansiyelidir. Çeşitli eğitimler ile ulaşılacak noktayı göstermesi açısında geleceğe yön verebilecek en önemli bilgi basamağıdır denilebilir. Bu basamakta ergenlerin; zihinsel yeteneklerini, bedensel yeteneklerini, duygusal ve algısal yeteneklerini belirlemeye çalışırız. Burada tatminkar sonuçlar aldığımızda süreç ilgilerin belirlenmesi ile devam eder.

 

İlgi, bireyin bir faaliyette bulunurken ondan zevk alması ve haz duyması anlamına gelmektedir. Eğer kişi ilgi duyduğu bir alanda çalışırsa ömür boyu seveceği bir iş yaşantısına sahip olabilir ki bu hayatın diğer alanlarına da yansıyacaktır.

Kişilik özelliklerinin belirlenmesi sürecinde öncelikli aşama kişinin ‘’Ben Kimim?’’ sorusuna cevap verebilmesidir. Şüphesiz ki ergenlik dönemindeki bir bireyden bunun net cevabını beklemek doğru değildir. Ergenlerin kişilik özelliklerinin farkında olmaları, onları Kariyer Planlaması yapma konusunda rahatlatır çünkü insanların ne kadar farklı özellikleri varsa mesleklerin de yapılabilmesi için bazı özelliklere sahip olunması gerekir. Bu iki alanda benzerlik sağlanırsa verilecek karar daha sağlıklı olacaktır.

 

Kariyer Planlaması aşamasında son olarak Mesleki Değerler aşamasının belirlenmesi yer alır. Birey; mesleğin kolay iş bulma olanağına mı, maddi getirisine mi, sosyal imkanlarına mı, toplumsal saygınlığına mı, tatil imkanlarına mı, ailesinin isteği olmasına mı vb. konularda düşünmeye teşvik edilir. Önceki basamaklardan elde edilen bilgiler ile karşılaştırma yapılır ve bireye uygun meslek havuzu oluşturulur.

 

Burada anlattıklarım oldukça karmaşık ve sancılı süreçler olarak görülmektedir ve gerçekten de çoğu ergen için öyledir. Fakat Ergen, Aile ve Uzman yardımı ile birlikte bu sancılı süreçlerden başarı ile çıkma imkanı artmaktadır. Bu çalışmalar bireyin sadece Kariyerini Planlaması olarak değil Geleceğini Planlaması anlamına geleceği için titizlik ile çalışılmalıdır.

 

Tüm Gençlere Kariyer Yolculuklarında Başarılar Diliyorum.

logo_siyah
Koray Tanel - Uzman Klinik Psikolog

Siz de sorunların üstesinden gelmekte zorlanıyor ve kendinizi güçsüz, çaresiz, umutsuz mu hissediyorsunuz? O halde destek almak için doğru yerdesiniz. İster yüz yüze isterseniz online platformda görüşme için randevu oluşturabilirsiniz.

Detaylı bilgi için arayın

+90 533 411 8379

Diğer Blog Yazılarım...

Sosyal Fobi

Sosyal Fobi         NEDİR?   Sosyal fobi, bireyin günlük yaşantısı çerçevesinde başkaları tarafından eleştirileceğini, yargılanacağını düşündüğü ortamlarda ortaya çıkan yoğun, belirgin ve

Yazının devamı »
Çift ve Aile Terapisi

Çift ve Aile Terapisi

Çift ve Aile Terapisi   Çift ve Aile Terapisi; bireylerin hayatlarında çeşitli alanlarda daha kaliteli bir yaşamı, gelişimi ve değişimi sağlamak için ilişkinin temele alındığı

Yazının devamı »

Değiştirmek İstediğin Ne Varsa İlk Adım İçin Harekete Geç!

İstediğiniz her an, dünyanın her yerinden anında online terapi randevusu alabilirsiniz !